Lâiklik Ilk Kim Yaptı ?

Deniz

New member
Lâiklik İlk Kim Tarafından Uygulandı?

Lâiklik, toplumda din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlayışıdır. Hem Avrupa'da hem de diğer bölgelerde farklı şekillerde tarihsel olarak yer bulmuş olsa da, modern anlamda laiklik anlayışının kökleri, daha çok Batı Avrupa'da şekillenmiştir. Ancak, lâikliğin ilk kim tarafından uygulandığı, bu anlayışın nasıl ortaya çıktığı ve zamanla nasıl geliştiği konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bu makalede, lâikliğin tarihsel gelişimi incelenecek, özellikle lâikliğin ilk kez uygulandığı yerler ve bu uygulamanın etkileri ele alınacaktır.

Lâikliğin Tarihsel Kökenleri

Lâiklik kavramı, eski Yunan ve Roma'da din ve devletin belirli bir ölçüde ayrıldığı bir yapıya dayansa da, modern lâikliğin şekillenmeye başladığı asıl dönem, Orta Çağ'ın sonları ile Rönesans dönemi arasına tekabül eder. O dönemde Avrupa'da, özellikle Hristiyanlık etkisiyle kilisenin ve devletin iç içe geçtiği bir sistem hakimdi. Ancak zamanla, dini otoritenin toplum üzerindeki egemenliğini sınırlamaya yönelik fikirler ortaya çıkmaya başladı.

Lâikliğin İlk Somut Uygulaması

Lâikliğin ilk somut uygulaması, genellikle Batı Avrupa'da 16. yüzyılda başlamıştır. Bu dönemde, Reform hareketi ve Aydınlanma düşüncesi, dinin toplumsal ve siyasi hayattaki etkisini sorgulamaya başlamıştır. 16. yüzyılda Martin Luther'in başlattığı Reform hareketi, Hristiyanlık dünyasında kilisenin egemenliğine karşı bir duruş sergileyerek, dini otoritenin sorgulanmasına yol açtı. Ancak lâikliğin siyasi anlamda ilk olarak uygulandığı yer, Fransız Devrimi'nin yaşandığı 18. yüzyılın sonlarıdır.

Fransa'da 1789'da başlayan Fransız Devrimi, sadece toplumsal yapıyı değil, aynı zamanda dinin devlet üzerindeki etkisini de sorgulamıştır. Devrim ile birlikte, Fransız hükümeti, Katolik Kilisesi’nin devletteki etkisini sona erdirmek için ciddi adımlar atmıştır. Kilisenin mal varlıkları millîleştirilmiş ve din, devlet işlerinden ayrılmıştır. Bu, lâikliğin devlet yönetiminde ilk kez açık bir şekilde uygulanması olarak kabul edilir.

Lâiklik ve Aydınlanma Felsefesi

Fransız Devrimi ve lâikliğin temelleri, Aydınlanma düşüncesine dayanmaktadır. Aydınlanma düşünürleri, bireysel özgürlüklerin, aklın ve bilimsel bilginin ön planda tutulması gerektiğini savunmuşlardır. Jean-Jacques Rousseau, Voltaire ve Montesquieu gibi düşünürler, devletin dini otoritenin etkisinden bağımsız olması gerektiğini savunmuşlardır. Bu düşünceler, Fransız Devrimi'ni ateşlemiş ve sonrasında Fransız hükümetinin laik bir yapıya bürünmesine zemin hazırlamıştır.

Lâiklik, Aydınlanma düşüncesinin bir sonucu olarak, toplumda dinin etkinliğini azaltmaya yönelik bir reform olarak ortaya çıkmıştır. Aydınlanma filozofları, devletin temel işlevlerinin dini kurallardan bağımsız olması gerektiğini belirtmişlerdir. Lâiklik, bireylerin dini inançlarından bağımsız olarak, devletin tarafsız bir şekilde yönetilmesini sağlama amacı güder.

Lâiklik Kavramının Gelişimi

Fransız Devrimi’nin ardından, lâiklik yalnızca Fransa ile sınırlı kalmamış, Avrupa'nın diğer ülkelerine ve sonrasında dünyanın farklı bölgelerine de yayılmaya başlamıştır. Özellikle 19. yüzyılda, bir dizi Avrupa ülkesi, devletin dini kurumlardan bağımsız olmasına dair yasalar çıkarmış ve dinin toplumsal işlevlerini sınırlamıştır.

Bu dönemde, özellikle devletin eğitim sistemini dini etkilerden arındırma, kamu hizmetlerinde dini etkilere yer vermeme gibi ilkeler ön plana çıkmıştır. Aydınlanma düşüncesinin etkisiyle, devletin dini konularda tarafsız kalması gerektiği anlayışı, modern demokrasilerin de temel taşlarından biri haline gelmiştir.

Lâiklik, Türkiye ve Osmanlı İmparatorluğu

Osmanlı İmparatorluğu'nda, din ve devletin birleştiği bir yapı hakimdi. Padişah aynı zamanda halife olarak dini liderlik de üstlenmişti. Ancak Osmanlı'da da zamanla, özellikle Tanzimat ve Islahat Fermanları ile, devletin modernleşme çabaları başlamıştır. Bu reformlar, dinin devlet işlerinden belirli bir ölçüde ayrılmasını hedeflemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla birlikte, Mustafa Kemal Atatürk, devrimleriyle bu ayrımı somut bir şekilde hayata geçirmiştir. 1928'de yapılan anayasa değişikliği ile "devletin dini" ifadesi kaldırılmış ve laiklik ilkesi resmi olarak kabul edilmiştir. Atatürk’ün amacı, devletin din işlerinden bağımsız olması ve vatandaşların dini inançlarından bağımsız bir şekilde eşit haklara sahip olmasıdır.

Lâiklik ve Günümüzdeki Uygulamalar

Lâiklik, 21. yüzyılda hala farklı şekillerde uygulanmakta ve çeşitli ülkelerde farklılıklar göstermektedir. Avrupa'da, özellikle Fransa, laikliği en katı şekilde uygulayan ülkelerden biridir. Fransa'da, dinin kamu hayatına karışmaması için sıkı yasalar bulunmaktadır. Diğer yandan, bazı ülkelerde ise dinin devletle olan ilişkisi daha esnektir.

Günümüzde, özellikle Orta Doğu ve bazı Afrika ülkelerinde, dinin devlet işlerine olan etkisi devam etmektedir. Ancak, globalleşme ve demokratikleşme süreçleri ile birlikte, birçok ülkede laiklik anlayışı yerleşmeye başlamıştır.

Lâiklik İlk Kim Tarafından Uygulandı?

Lâiklik, tarihsel olarak, ilk kez Fransız Devrimi ile devlete entegre edilmiş ve Batı Avrupa'da uygulanmaya başlanmıştır. Fransız Devrimi’nin ardından, Fransa'da laiklik yasaları, devletin ve dinin ayrı olmasını sağlayarak, modern laiklik anlayışının temellerini atmıştır. Ancak, laikliğin düşünsel temellerinin 16. yüzyıl Reform hareketine dayandığı ve bu sürecin zamanla siyasi bir hareket haline geldiği de unutulmamalıdır.

Sonuç olarak, lâikliğin ilk somut uygulamasını Fransız Devrimi'nde görmekteyiz. Bu, din ve devletin birbirinden ayrılması ve modern demokratik devlet anlayışının temelini atmıştır.