Yaya ve müsellem nedir ?

Emre

New member
Yaya ve Müsellem Kavramları Üzerine: Osmanlı Düzeninde İki Farklı Yükümlülük Biçiminin Sosyal ve Toplumsal Analizi

Osmanlı tarihine ilgi duyan herkesin bir noktada karşılaştığı iki terim vardır: yaya ve müsellem. Her ikisi de askeri-idari sistemin taşları olarak görünse de, işlevleri, toplumsal konumları ve hatta algılanış biçimleri farklılık gösterir. Bugün bu iki kavramı yalnızca tarihsel bağlamda değil, toplumsal cinsiyet temelli bakış açılarıyla da ele alacağız. Çünkü “yaya ve müsellem kimdir?” sorusu kadar, “bu kavramlara kim, nasıl bakar?” sorusu da önemlidir.

---

1. Tarihsel Temel: Yaya ve Müsellem Nedir?

Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve yükselme dönemlerinde yayalar, Anadolu’da ilk düzenli piyade birliklerini oluşturuyordu. 14. yüzyılda Orhan Gazi döneminde kurulan bu sistem, savaş zamanında ordunun yaya (piyade) gücünü oluşturuyor, barış zamanında ise köylerine dönüp tarımla uğraşmalarını sağlıyordu. Yaya olmak, hem bir yükümlülük hem bir onurdu; zira yaya sınıfı devletin savunma omurgasını teşkil ediyordu (İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ, 2003).

Müsellemler ise daha çok atlı hizmet veren, sefer zamanında ulaşım, haberleşme ve lojistik görevlerini üstlenen askerî zümreydi. “Müsellem” kelimesi Arapça “teslim eden, vazifeye hazır” anlamına gelir ve bu kişiler devlet adına hızlı hareket edebilme kabiliyetiyle öne çıkardı. Osmanlı belgelerinde onların “atlı reaya” olarak da adlandırıldığı görülür. Yani bir bakıma, devletin hem sivil hem askerî görevleri arasında bir köprü konumundaydılar (Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilâtı, 1984).

---

2. Sosyo-Ekonomik Boyut: Üretim ve Güvenlik Dengesi

Yayalar genellikle topraktan geçinen köylülerdi. Savaşta görev aldıklarında belirli vergilerden muaf tutulurlardı. Bu, onların devletle doğrudan bir bağ kurmasını sağlardı. Müsellemler de benzer şekilde bazı vergilerden muaftı, ancak daha yüksek statüde sayılıyorlardı; çünkü at beslemek, zırh taşımak ve sürekli sefer hazır olmak daha fazla mali güç gerektiriyordu.

Bu noktada dikkat çekici bir ayrım ortaya çıkar: Yaya sınıfı emek yoğun, müsellem sınıfı ise sermaye yoğun bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla toplumsal konumları da bu ekonomik temele göre şekillenmiştir. Devletin üretim ile güvenlik arasında kurduğu denge, bu iki sınıfın varlığıyla sürdürülebilmiştir.

---

3. Erkek Bakış Açısı: Disiplin, Veri ve Düzen Odaklı Yorumlar

Forumlarda tarih meraklısı erkek kullanıcılar, genellikle yayalar ve müsellemleri “Osmanlı’nın erken dönem profesyonel ordu sistemi” üzerinden değerlendirirler. Onlara göre yaya ve müsellem sistemi, devletin kurumsallaşma sürecinin ilk adımıdır; düzen, disiplin ve askeri verimlilik ön plandadır.

Bu bakış açısı, tarihsel belgelerden ve rakamsal kayıtlardan beslenir. Örneğin 15. yüzyılda Anadolu’da yaklaşık 10.000 yaya ve 4.000 müsellem bulunduğu tahmin edilmektedir (Barkan, Osmanlı Maliyesi Araştırmaları, 1953). Erkek bakış açısı bu veriyi “devletin erken dönemde askeri ve mali planlamayı nasıl ciddiyetle yürüttüğünü” göstermek için kullanır. Onlara göre bu sistemin çözülmesiyle birlikte timar ve kapıkulu sistemlerinin doğuşu kaçınılmaz olmuştur — bir organizasyon mantığı çerçevesinde.

Ancak bu rasyonel yaklaşım, bireylerin yaşam deneyimlerini ya da toplumsal sonuçları çoğu zaman arka plana iter.

---

4. Kadın Bakış Açısı: Duygusal Hafıza ve Toplumsal Etkiler

Kadın kullanıcıların yorumlarında ise tarihsel kurumların insan hayatına etkisi daha görünür hale gelir. Onlar için yaya veya müsellem olmak sadece bir statü değil, bir ailenin kaderini belirleyen bir durumdur. Bir yayanın savaşa çağrıldığı yıl, tarladaki ekinler belki biçilemez; bir müsellemin sefere gidişi, evdeki çocukların rızkını etkiler. Bu bakış, tarihin "savaş ve sistem" kısmını değil, “insan ve duygu” kısmını öne çıkarır.

Kadınlar, tarihsel belgelerde geçmeyen detaylara dikkat çeker: Müsellemlerin at besleme zorunluluğu nedeniyle borçlanmaları, yayaların köyde yokluğunda kadınların tarımsal üretimi devralması, bu dönemin toplumsal cinsiyet rollerini nasıl dönüştürdüğü gibi. Bu yönüyle tarih sadece bir kurumlar tarihi değil, bir dayanıklılık hikâyesi haline gelir.

---

5. Karşılaştırmalı Analiz: Rasyonel Sistem mi, İnsan Hikâyesi mi?

Bu iki bakış açısını karşılaştırdığımızda, aslında aynı olgunun iki tamamlayıcı yüzünü görürüz:

| Perspektif | Odak Noktası | Yaklaşım | Örnek |

| ------------ | -------------------------------- | --------------------- | -------------------------------------------- |

| Erkek Bakışı | Veri, düzen, ordu organizasyonu | Kurumsal ve objektif | Yaya sisteminin askerî verimliliği |

| Kadın Bakışı | İnsan hikâyeleri, aile ve toplum | Duygusal ve toplumsal | Yayanın yokluğunda köy ekonomisinin dönüşümü |

Her iki yaklaşım da haklıdır; biri sistemin nasıl işlediğini, diğeri ise bu sistemin insan hayatına nasıl dokunduğunu gösterir. Tarihi anlamak, bu iki boyutu birlikte değerlendirmekle mümkündür.

---

6. Günümüzden Bir Bakış: Yaya ve Müsellemin İzleri

Bugün kamu hizmeti, zorunlu askerlik ya da gönüllü afet destekleri gibi uygulamalarda hâlâ “yaya ve müsellem” sisteminin izleri görülebilir. Devlet ve birey arasındaki bu “karşılıklı sorumluluk” anlayışı, Osmanlı’dan günümüze evrilerek taşınmıştır.

Modern toplumda erkekler hâlâ sistemin işleyişine, kadınlar ise sistemin insana dokunan yanına odaklanma eğilimindedir. Bu durum, biyolojik değil kültürel bir alışkanlık olarak sürmektedir.

---

7. Tartışma Soruları: Sizce Hangisi Daha Gerçekçi?

- Sizce tarihsel olayları anlamada veri mi, yoksa insan hikâyeleri mi daha aydınlatıcıdır?

- Yaya ve müsellem sistemi günümüz kamu düzenine benzetilebilir mi?

- Kadınların tarihsel rollerinin belgelerde daha görünür kılınması sizce nasıl mümkün olabilir?

---

8. Sonuç ve Kaynaklar

Yaya ve müsellem, sadece Osmanlı’nın askerî sisteminde iki statü değil, toplumun üretim, güvenlik ve aidiyet kavramlarının somut tezahürüdür. Erkeklerin veri odaklı, kadınların toplumsal hafıza merkezli yaklaşımı bir araya geldiğinde, tarih çok daha derin bir anlam kazanır. Bu nedenle tarih sadece “ne oldu” sorusuyla değil, “nasıl yaşandı” sorusuyla da anlaşılmalıdır.

Kaynakça:

- Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300–1600), 2003.

- İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilâtı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1984.

- Ö. Lütfi Barkan, Osmanlı Maliyesi Üzerine Araştırmalar, 1953.

- Suraiya Faroqhi, Osmanlı Dünyasında Üretmek, Pazarlamak, Yaşamak, 2010.

---