Rizenin kökeni nereden gelir ?

Emre

New member
Rize’nin Kökenine Dair Bir Hikâye: Bir Vadinin Kalbinde Saklı Sırlar

Sevgili forumdaşlar,

Hepimizin yüreğinde bir köşe vardır; bazen doğduğumuz topraklar, bazen de hiç görmesek bile içimizi çağıran bir coğrafya… Benim için o çağrı hep Rize’den gelir. Bugün sizlere Rize’nin kökenine dair anlatılagelen bir hikâyeyi, biraz da kendi duygularımla yoğurarak paylaşmak istiyorum. Belki okurken siz de kendi köklerinizi, kendi toprak bağlarınızı hatırlarsınız.

Karadeniz’in Sisli Dağlarında Başlayan Efsane

Rize’nin adıyla ilgili pek çok rivayet dolaşır. Kimine göre eski Yunanca “Rizos” yani “dağ eteği” kelimesinden gelir, kimine göreyse Kafkaslardan gelen bir halkın seslerinden. Ama hikâyemiz biraz daha derin… O dağların sislerinde, yaylaların yamacında yaşayan insanların ruhunu taşıyan bir kökten bahseder.

Yıllar önce, Karadeniz’in hırçın dalgalarının kıyıyı dövdüğü, yaylaların mis gibi koktuğu günlerde, iki köy vardı. Biri dağ yamacında, stratejik düşünceleriyle tanınan erkeklerin köyü; diğeri ise vadinin içinde, empatisi ve içtenliğiyle bilinen kadınların köyü.

Erkeklerin Stratejik Yolculuğu

Dağ yamacındaki köyün erkekleri, sert doğa şartlarına karşı sürekli plan yapan, çözüm üreten insanlardı. Karar alırken soğukkanlı, düşünürken hesapçıydılar. Onların dili, taşların sertliğini, dağların haşmetini yansıtırdı. “Nasıl daha fazla ürün elde ederiz?”, “Denizin hışmına karşı nasıl koyuluruz?” diye tartışırlardı.

Bir gün büyük bir fırtına koptu. Dalgalar öyle bir vurdu ki kıyıya, köyün tüm geçim yolları tehlikeye girdi. Erkekler uzun uzun toplantılar yaptı. Haritalar çizdiler, taşları hesapladılar, kaleler inşa etmeyi düşündüler. Ama her şey hesap kitapla sınırlıydı; içlerinde bir boşluk vardı: yüreğin dili eksikti.

Kadınların Empatik Dünyası

Vadideki köydeyse kadınlar bambaşka bir yol izlerdi. Onlar sorunları rakamlarla değil, duygularla çözerlerdi. Komşusunun aç kalması, bir çocuğun üşümesi ya da bir yaşlının yalnız kalması onların asıl meselesiydi.

Fırtınayı duyduklarında erkeklerin köyüne yürüdüler. Ellerinde yiyecek, dillerinde dua vardı. “Siz kaleler kuruyorsunuz ama kalpleri ısıtmadan duvarlar bir işe yaramaz,” dediler. Onların yaklaşımı, dayanışmayı, sevgiyi ve ortak yaşamı hatırlattı.

İki Yolun Kesiştiği Nokta

Fırtınanın yıkıcı etkisi sürdükçe, iki köyün insanları bir araya gelmek zorunda kaldı. Erkeklerin stratejisiyle kadınların empatisi birleştiğinde ortaya yeni bir yaşam biçimi çıktı. Birlikte çalıştılar: erkekler sağlam yapılar inşa etti, kadınlar ise o yapıları sevgiyle doldurdu.

İşte o noktada, köylerin birleştiği yerde yeni bir isim doğdu. Rivayete göre, kadınların “ri” diye başlayan şarkılarıyla erkeklerin “ze” diye vurguladığı kelimeler birleşti, “Rize” oldu. Bu isim, sadece bir yer adı değil, bir ruhun simgesi haline geldi.

Rize’nin Anlamı: Dağların Gücü, İnsanların Kalbi

Belki tarihçiler farklı şeyler yazacak, etimoloji başka kapılar açacak. Ama halkın hafızasında Rize, dağların gücünü ve insanların kalbini birleştiren bir isimdir. Erkeklerin çözüm odaklı aklıyla kadınların empatik yüreği birleştiğinde, köklerimiz de bu topraklarda yeşerdi.

Rize’nin kökeni işte böyle, sisler arasından süzülen bir hikâye gibi anlatılır. Belki gerçekte Yunanca bir kelimeden gelir, belki eski dillerden süzülüp kalmıştır. Ama asıl önemli olan, bu topraklarda yaşayan insanların karakterinde saklıdır. Çünkü Rize, sadece bir şehir değil, yaşamın iki farklı bakış açısının birleştiği bir hikâyedir.

Forumdaşlara Bir Çağrı

Ben bu hikâyeyi dinlediğimde, kendi hayatımı düşündüm. Erkeklerin çözüm arayışı, kadınların empatisi… Aslında hepimizin içinde bu iki yön yok mu? Bazen hesap yaparız, bazen de kalbimizin sesini dinleriz. Belki de Rize’nin kökeni sadece bir coğrafya değil, insanlığın ortak ruhunu anlatıyor.

Sevgili forumdaşlar, siz ne düşünüyorsunuz? Sizce köklerimizin gücü daha çok akılda mı, yoksa yürekte mi gizli? Rize’nin sislerinde dolaşan bu efsane size de kendi hayatınızdan parçalar hatırlatıyor mu?

Paylaşın düşüncelerinizi; belki de bu forumda hep birlikte yeni bir kök hikâyesi yazmış oluruz…